Kânunuevvel Hangi Dil? Bir Kelimenin Kalbinden Geçen Yolculuk
Bugün size bir kelimenin hikâyesini anlatmak istiyorum. Hani bazen bir sözcük kulağınıza dokunur da, geçmişten ince bir rüzgâr taşır ya; işte Kânunuevvel öyle bir kelime. Masanın bir ucunda hesap yapan, çözüm planları çizen Deniz; diğer ucunda insan hikâyelerini dinleyip onların duygularını toplayan Leyla vardı. Ben de arada, bu kelimenin peşine düşen bir anlatıcı… “Kânunuevvel hangi dil?” diye sorduk kendimize ve bir kelimenin kalbinden geçerek tarihe doğru yürümeye başladık.
Deniz’in Haritası: Strateji Masasında Bir Ayın Kökeni
Deniz, defterini açtı. İnce uçlu kalemiyle bir zaman çizgisi çizdi. “Önce parçaları birleştirelim,” dedi. “Kânun ve evvel… İkisi de bize bir şey söylüyor.” Gözleri parladı: “Evvel, yani ‘ilk, önce’—Arapça. Kânun ise daha derinde; Doğu dillerinin belleğinde gezinen kadim bir kök.” Stratejik bir komutan gibi cümleleri mevzilere yerleştiriyordu. “Levant coğrafyasında bugün de yaşıyor: Kanun al-Awwal, Arapçada Aralık demek. Osmanlı Türkçesinde ise ‘Kânun-ı evvel’ olarak yazılmış; yani modern Türkçedeki Aralık ayının eski adı.”
Deniz’in bakışı nettir: Kânunuevvel, Osmanlı Türkçesinde kullanılan, Arapça kökenli bir terimdir. Üstelik yalın bir ay adı değil, bir kültür haritasının işaret fişeği: Kanun al-Awwal (Aralık) ve Kanun al-Thani (Ocak) ikilisi Levant’ta hâlâ nefes alır, takvimlerde yaşar. Deniz bu bilgiyi noktalar, altını çizer, “Cevap bu” der gibi başını sallar.
Leyla’nın Kulaklığı: Kelimenin Hatıraları ve İnsanların Sesleri
Leyla, strateji masasına bir bardak sıcak sahlep bıraktı. “Peki ama bu kelime nasıl hissediliyor?” diye fısıldadı. “Kânunuevvel, dedelerimizin ağzında yankılanan bir Aralık; soba başında ısınan eller, dumanı tüten kestane, kurdeleyle sarılmış eski bir ajanda.” Onun için mesele sadece Kânunuevvel hangi dil sorusunun teknik cevabı değildi. Leyla, kelimelerin insanları birbirine bağladığını, ortak bir kış akşamında aynı takvim yaprağını çevirdiğimizi anlatıyordu. “Bir kelime, bazen bir ailenin yılbaşı sofrası kadar sıcak olabilir,” dedi, “ve o sofrada konuşulan dil, sadece gramerle ölçülmez.”
Leyla, Arapçanın köküyle Osmanlı Türkçesinin zarif imlâsını aynı fincanda karıştırdı. “Kânunuevvel,” dedi, “Kânun-ı evvel yazıldığında arasına çekilen ‘ı’nın bile hikâyesi var: İki sözcüğü nazikçe birbirine bağlayan bir köprü gibi.” Gülümsedi: “Köprüler dilin en insani yerleridir; çünkü karşıdan karşıya duyguları geçirirler.”
Kelimenin Kök Odası: Semitik Rüzgârlar, Osmanlı Koridorları
Deniz haritasını büyüttü: “Kânun sesi, Akdeniz’in doğusunda çok eski dillerden süzülür. Arapçada Kanun al-Awwal Aralık, al-Thani Ocak… Osmanlı’da bu kalıp Türkçeye ‘Kânun-ı evvel/Kânun-ı sâni’ diye taşınır.” Leyla, sözün sıcak tarafını tuttu: “Bir coğrafya boyunca aynı soğuğu, aynı kışı adlandırmak; insanların birbirine selamıdır.” İkisi aynı anda başlarını kaldırıp pencerenin dışındaki kış bulutlarına baktı.
İşte tam burada cevap kristalleşti: “Kânunuevvel hangi dil?” sorusunun çekirdeğinde, Osmanlı Türkçesi bulunur; fakat damarlarında Arapça akar, rüzgârında Levant kokar. Bir kelimenin dili bazen tek haneye sığmaz; harflerin arasından geçmişin uğultusu da konuşur.
Şehir Kütüphanesinde Bir Gece: Sözlükler, Defterler ve Fısıltılar
Geceye doğru kütüphaneye gittik. Denizin parmakları sözlük sayfalarında gönüllü bir pusula gibi gezindi; Leyla ise not defterine insanların kelimelerle kurduğu yakınlığı çizdi: “Kânunuevvel—Aralık; yılın bitişi, umutların başlangıcı.” Bir ansiklopedinin satır arasında Osmanlı imlâsıyla yazılmış “Kânun-ı evvel”i bulduğumuzda, Deniz planını tamamladı: “Kayıtlarda böyle geçiyor; terim Osmanlı Türkçesi, köken Arapça.” Leyla ise bunun ardındaki hissi toparladı: “Demek ki bu kelime, takvimlerin de ruhu varmış der gibi fısıldıyor.”
Kısa Cevap, Uzun Yankı: “Kânunuevvel Hangi Dil?”
Kısa cevap: Kânunuevvel, Osmanlı Türkçesinde kullanılan, Arapça kökenli bir ay adıdır (Aralık).
Uzun yankı: Bu kelime, dillerin birbirine yaslandığı, kültürlerin el ele verdiği bir eşiği anlatır. Bir takvim yaprağından çok, ortak bir kış hatırasıdır.
Okurun Masası: Söz Sizde
Şimdi söyleyin: Sizin aile büyüklerinizin dilinde kaldı mı bu kelime? “Kânunuevvel” dendiğinde içinize bir soba sıcaklığı düşüyor mu, yoksa sözlük sayfası gibi serin mi kalıyor? Belki de yaşadığınız şehirde bir sokak tabelasında hâlâ görünür… Yorumlarda buluşalım: Kânunuevvel hangi dil sorusunun sizin hatıralarınızdaki cevabı nedir?